Nedir bu "Gerekli" Gereksiz Bilgi?
Bilginin gerekli\gereksiz olarak ayrımlanmasına tanıklık ettiğimiz bu çağda gerekli ve gereksiz bilgi nedir?
Post-Modern çağda aydınlanma çağının sonunda kendimizi buluyoruz. Sağ ideolojinin tüm dünyada yeniden yükselişe geçtiği bugün, pozitivizmin değeri artık yok. Eğitimin lanetlendiği veya en azından gereksiz görüldüğü 21.yy da diplomaların değeri her zamankinden daha düşük. Bilgiye açlık gittikçe azalmakta ve tüketim kültürünün anlık tatmin edile(meye)n doyumuyla dolup taşarken bilgi sadece gerekli olduğu kadar değer görmektedir. Peki bu yazının esas sorusuna gelelim: Gerekli bilgi nedir? Bilgi ne zaman gerekli ve değerli olur?
Bilgi türlerine ayrılır: Teknik Bilgi, Gündelik Bilgi, Sanat Bilgisi, Dini Bilgi, Bilimsel Bilgi ve Felsefi Bilgi.
Kabaca bahsetmek gerekirse Teknik bilgi bir işi yapabilmek için gereken bilgidir. Örneğin ben bu yazıyı yazarken bir kelime işlemci programını yazıyı yazacak kadar bilmeliyim veya bu programı çalıştıran bilgisayarı kullanacak kadar bilgiye sahip olmalıyım. Bunun yanı sıra mesleki bilgilerimizde teknik bilgi içerisinde yer alır. Gündelik bilgi, günlük hayat içerisinde yaşayabilmek için gereken ve herkesin bildiği, genelde gözleme veya sözlü iletime dayanan bilgilerdir. Bu bilgiler içinde yaşanılan topluma göre çeşitlilik gösterebilir. Sanat bilgisi, estetiğe dair olan bilgidir. İnsanın bir sanat eserini okuyabilmesini veya üretebilmesini sağlar. Dini bilgi, adından da çok açıkça anlaşılacağı üzere dine dair inanç temelli bilgidir. Gaipten beslenir. Bilimsel bilgi pozitivist olan ve genelde ampirik şekilde elde edilen bilgidir. Felsefi bilgi ise düşünce temelli, refleksif düşünme yetisine sahip insan tarafından akıl yoluyla elde edilen bilgidir.
Bu bilgiler, bilim ve bilgi felsefesi için önemli başlıklardır. Peki toplumda sıkça duyduğumuz gerekli/gereksiz bilgiler nasıl ayrılır? Gereklilik bir durum karşısında ihtiyaç duyulan şeydir. Onu çözebilmek veya anlayabilmek için ihtiyaç duyulan enformasyondur. Bu damacanayı açmak için ne yapılması gerektiğinin bilinmesinden tutun da bozulan arabayı tamir etmek için gereken bilginin gerektiği şartlar altında sağlanması olarak değerlendirilebilir.
Bazı şeylere ne zaman ihtiyaç duyacağımızı asla bilemediğimiz için “gerekebilir” diye çok fazla şeyi evde en az kullanılan çekmecelerde, kilerlerde ya da ardiyelerde istiflerken, birinin size o an konudan veya ortamdan bağımsız olarak verdiği bilgiyi “gereksiz” olarak nitelendirip kulak arkası edilmesinin bu “istifçilikle” hiçbir alakası yoktur. Çünkü bilgi diğer nesneler gibi yer kaplamaz.
İnsan beyni Evrim Ağacı’ndan Erdi Altınyay’ın (07.01.2013) yazısına göre yaklaşık üç petabaytlık bir kapasiteye sahiptir. Burada bahsettiğimiz miktarı anlamak için bilişim alanında temel bazı “teknik bilgilere” sahip olmanız gerekmektedir; ancak basitleştirirsek 3 adet 1000 terrabayt kadardır. 1 terrabayt ise 1024 gigabayttır. 1 gigabayt ise 1024 megabyte. Bu liste bu şekilde gidebilir. Boyutu daha iyi anlayabilmek için Altınyay, Britanya Ulusal Arşivinin 900 yıllık verilerinin toplamının 70 terrabayt olduğu örneğini vermektedir. Yani kısacası istediğiniz kadar bilgi edinin beyninizin depolama alanını dolduracak kadar uzun yaşayamazsınız.
Ancak iş bilgiye geldiği zaman eski tencere kapağından daha gereksiz bulunarak kulak arkası edildiği gibi “ne gerek vardı bu gereksiz bilgiye?” veya “gereksiz bilgilerde bugün…” gibi söylemlerle bu bilgiler ve bilgiyi verenler dışlanabilmekte veya hor görülebilmektedir.
Peki bu neden önemli bir konu? Çünkü aydınlanma çağı 18.yy’dan 20.yy’ın son çeyreğine kadar insanı bilgi ve sanatla yüceltmeyi amaçlayan, üstün insan yaratma arzusu ile insanlığı diğer hayvanlardan ayıracak bir felsefi düşüncenin artık hükmünün kalmadığının göstergesidir. Post-modernizmin, Modernizme karşı en büyük handikapı alt ve üst sınıfı, sanatta toplumda da birleştirirken ikisinin de zararına olacak yeni bir toplum ortaya koymuş olmasıdır. Fahrenheit 451’de bilgi kaynağı olan kitaplar yakılırken bugün bilginin kendiliğinden yok olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bu yüzden pek çok düşünür, bugünü en iyi tasvir edenin Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Medya’sı olduğunu söylerler. Huxley yarattığı distopik evrende insanların artık anlık hazları tercih ederek, sahip oldukları teknik ve gündelik bilgiyle yetineceğinden ve bilmenin “gereksiz” hale geleceğinden bahsetmektedir.
Bu eserde kitaplarda bilgi de yasaklı değildir ancak artık değersiz, gereksiz ve istenmeyendir. Kimse gerekli olandan fazlasını öğrenmeyi istemeyecektir. Homo Sapiens’in evrimsel olarak kuzeni olarak tanımlanan primatların pek çoğu bazı temel bilgilere sahiptir ve daha fazlasına ihtiyaç duymadan hayatlarını idame ettirebilirler. Bir çubuk vasıtasıyla kovandan karınca toplayabilir, taşla kabuklu yemiş kırabilir, eğitilmeleri halinde ateş yakıp söndürebilir. Hatta dişi bir Batı Ova Gorili olan Koko 2000 İngilizce kelimeyi işaret diliyle kullanabilmekte ve iletişim kurabilmekteydi. MEB’in 1985’teki verilerine göre ortalama bir Türk, günde 1000-3000 kelime kullanmaktadır (Yıldırım, 2020: 217). Hal böyle olunca insan ister istemez bir de Goril Koko’ya bakıyor ve düşünüyor: Gerekli ve gereksiz bilgi söylemi gerçekten ne kadar gerekli?
Tüketim kültürü içerisinde her şeyi çok hızlı tüketen insan, söz konusu bilgi olunca her geçen gün iştahını kaybetmektedir. Halbuki 2019 pandemisi süresinde insanlığın kurtarıcısı olarak bilim yeniden popüler hale gelmiş ve özellikle sağlık alanında popüler bilim yazılarının okunma oranı ciddi biçimde artmıştı. Peki kültürümüze bu kadar yerleşmiş olan yanlış-pragmatist yaklaşımın sonucu bizi nereye götürmektedir?
Bunlardan önce sormak istediğim bir soru daha var: İnsanı diğer canlılardan ayıran ve daha özel kılan şey nedir? Bunun için tarih boyunca pek çok farklı cevap ortaya atılmıştır. Dini kaynaklar genellikle insanın ruhunu öne çıkartırken bazıları insanın tanrının suretinde yaratıldığını ortaya koyar. Antropologlar insan beyni veya kültürünü öne sürer. Kültür bir insan yaratısıdır ve insanı kesinlikle diğer canlılardan ayırır. Ancak bugün bazı primatlarda animistik inanç ögelerinin ortaya çıkması inanç evriminin ilk basamağı ve aslında bir kültürel sisteme işaret eden yapının ortaya çıkması bu konudaki savları bana göre egale etmektedir. Bu soruya verilen sayısız cevap içerisinde bence öne çıkan cevap “refleksif düşüncedir”. Refleksif düşünce, düşünce üzerine düşünebilme yetisidir. İnsanın felsefe, bilim ve sanat yapabilmesini sağlar. Doğada dişisin etkilemeye çalışan çoğu hayvan çeşitli süslemelerle yuvalarını veya kendilerini hazırlamaktadır ancak bunu insan sanatından farklı kılan şey buna yüklediğimiz soyut anlamlardır. Aynı şekilde pek çok hayvan karşılaştıkları sorunlar veya konular üzerine kendilerince fikir üretebilmektedir ancak insan bu düşünce üstüne düşünce üretebilmektedir.
Bu düşüncelerin pek çoğu gündelik hayat içerisinde aktif olarak işlevsel değildir. Yani aslında gereksiz bilgi olarak tanımlanabilir ancak insanı üstün kılan tüm düşünce biçimlerinin, ideolojilerin ve teknik bilginin temel yapı taşını oluşturur. Bu sözde gereksiz bilgiler bir araya gelerek yeni fikirler geliştirilmesini sağlar ve böylece ilerleme gerçekleşir. Ancak 6 ay takımda oynayacak futbolcunun tüm kariyerini ezbere bilirken karıncaların tarım yapabildiğini öğrenmeyi gereksiz görmek bizi bu ilerlemeden alıkoyar. Okumanın, dinlemenin ve öğrenmenin yeniden değerli olduğu günlerde görüşmek dileğiyle…
Yorumlar
Yorum Gönder