Dog'la Konuşmalar (Bölüm 10)
(Yine siyah fon ve duvarların gözükmediği, siyah iki tane yumuşak deri koltuğun karşılıklı konulduğu bir alanda ortada tek bir sehpa bulunmakta.)
Merhaba eski dostum.
Merhaba patron.
Konuşmayı çok uzatmadan konuya girmek istiyorum.
Dinliyorum.
Yaklaşık 14 aydır içinde olduğum üçüncü sorgulama dönemimin en önemli sorusunu ve sorununu tespit ettim son bir kaç gün içerisinde.
Neymiş seni 14 ay boyunca meşgul eden soru?
Gerçekten mutlu olmak için neye ihtiyacımız var? İnsanların mutlu olmak için sahip olması gerektiğine inandırıldığı şeylere aslında gerçekten ihtiyacı var mı? İyi bir iş, ev, araba, eş kavramları gerçekten gerekli mi diye sorguladım. Çünkü günümüzde ilişkisi biten insanlar anında yenisini aramaya başlıyor, iş kaygısı, ev derdi, arabam/motorum yok, telefonum eski vs vs gibi sebeplerden stres altında yaşıyor. Peki bu gerçekten gerekli mi? Bence bu gereklilikler başta medya olmak üzere, medya ve toplumun insana dayatmasından ibaret.
Düşünsene bir oğlan, babasından yıllarca "Baba olunca anlarsın.", bir kız ise "Anne olunca anlarsın" sözlerini işiterek büyüyor. Biraz büyüdüğünde "Sevgilin var mı?" daha sonra da "Mürüvvetini görmek istiyorum","Düğün ne zaman?" gibi söylemlerle hayatını sürdürüyor. Bunun yanı sıra medya da her zaman esas kız, esas oğlanla beraber olurken, olamayan mutsuz final yapıyor. En zamparasından, en inek tipine kadar.
Aynı zamanda iş konusunda sıkıntı yaşayan ana karakter hayalinde işe kavuşup daime saygın ve üst dereceli işe girerken hayat standartları hep yükseliyor. Bunlara özendirilen ve mutluluğun anahtarı olarak lanse edilenler bunlar. Peki ya bu sadece bir toplumsal düzen standartı, bir pazarlama tekniği mi yoksa gerçekler mi?
Bunun pekte gerçek olduğuna inancının olduğunu sanmıyorum patron. Sende bir medyacı olarak mezun olacak ve reklam ile ilgilenen bir insansın. Bu işin getirilerini ve yaptıklarının farkındasın.
Bunun dışında sadece yazılı edebiyatta dahi yaklaşık beş bin yıldır hep gerçek aşkın getirdiği mutluluğu onu bulamamanın verdiği kederi görüyoruz. Şarkılarda, şiirlerde, hikayelerde hatta destanlarda ve mitolojide dahi.
Ama hepsinden önemli bir noktaya bugün eriştim. Bugüne kadar geçen 3-4 günlük sürede hayatın en önemli sorusu olarak "Bir insanın gerçekten mutlu olması için neye ihtiyacı var?" ı görüyordum. Bugün ise arkadaşlarla geyik yaparken bu sorunun benim için öneminin o kadar da yüksek olmadığını fark ettim. Bu beni hem üzdü hem rahatlattı.
Nasıl hem üzüp hem rahatlattı?
Üzdü çünkü bu kadar değerli dediğim soru aslında o kadar da değerli değilmiş. Mutluluk gerçektende kriter olarak aranmayacak bir şeymiş. Bunu aramak onurlu bir uğraş olsa da bir okyanus gemisini çay kaşığı ile hareket ettirmeye benziyordu verdiğim uğraş. Bu yüzden bazı şeyleri sahiden akışına bırakmanın belki de en iyisi olacağına karar vermemi sağladı bu farkındalık.
Peki buradan buna nasıl bağladın merak ettim?
Şöyle eski dostum. Bugün istemsizce başlayan bir etkileşim ve laf yarışına girdim. Normalde eğlendiğim ve bir amaca hizmet ettiğini düşündüğüm bu eylemin aslında gereksiz ve boş olduğunu fark ettim. Çünkü hizmet ettiği amaç, amaçladığımın dışındaydı. Ben yeniden bir birliktelik istemiyorum sanırım. Canımın bu kadar yanması ve bunun canımı yakan kişi tarafından umursanmaması beni pek çok şeyden oldukça soğuttu sanırım.
Hayatında ciddi ciddi iki kere olayları akışına bıraktın. Hatta bu durumu "Bir kez akışına bıraktım sevgilim oldu, ikinci kez akışına bıraktığımda sevgilim yok oldu." şeklinde açıklamıştın. Şimdi tekrar ilişkin olacağını falan mı umuyorsun?
Tam aksine. İlişkiye neden ihtiyacım olsun ki? Hayatımın belki de en güzel altı ayını geçirdim doğruya doğru ama ertesinde ise en sıkıntılı üç ayını. Buna değer mi Dog? Tekrar aynı şeyleri yaşamaya? Değecek olsaydı şu zaman zarfında bir parça bir şey görebilirdim. Görmedim. Göreceksem de bunun için acelem yok. Hayat kısa kuşlar uçuyor. Aşkı bile edebiyatçılardan, filmlerden öğrenmişken neden aşka ihtiyacım olsun ki? Aşk bir nevi bağımlılık durumu. Zaten başımda yeterince bağımlılık derdi varken deli miyim divane miyim bir bağımlılık için daha çaba sarf edeyim. Olursa olur olmazsa da olmaz dostum. Çok isterdim karşılıklı sohbet edebilmeyi. Çok isterdim daha güzel bitmesini. Ama hayatımızda kimlere ne vakitler ayırmışken çok görülünce sana bir saati dokunuyor insana soğutuyor bazı şeylerden. Doğruya doğru çok kırgın ve kızgınım, belki çok sevdiğimden belki sevilmediğimden bilmiyorum nedendir. Ama artık aramıyorum bir neden. Bırak kağıttan gemileri nehrin akışına. Elbet varacaktır sahilleri nakışlı limanlara. O zamana kadar deli miyim kürek çekeyim? Nehir zaten akarken aşağı.
Uzun zamandır görmediğim kadar iyi gördüm seni patron. Kendinden emin, rahat ve huzurlusun. Planların var ve bunun dışında kalanlar için tasalanmıyorsun. İşte benim özlediğim adam geri dönmüş. Sanırım artık yeniden parlamanın vakti geldi ha ne dersin?
Parlayalım o zaman dostum. Hayattan alabildiğimizi alıp hiç bir şeyi geri vermeyelim!
Bak buna içerim işte.
-10. Bölüm Sonu-
Yorumlar
Yorum Gönder