Dog'la Konuşmalar (Bölüm 6)
(Yine siyah fon ve duvarların gözükmediği, siyah iki tane yumuşak deri koltuğun karşılıklı konulduğu bir alanda ortada tek bir sehpa bulunmakta. Dauglas karşıma oturmuş beni dinliyor.)
Merhaba patron, nasılsın?
Orta şekerliden hallice sen nasılsın?
Son günlerde fazla mesai yapıyorum yorgunum. Nereye yığılacağım diye bakıyorum artık.
Bitmeyen baş ağrılarımın sebebi belli oldu.
Kusura bakma son günlerde kafanın içi çöplükten beter. Anılar, söylemek istediklerin, işlerin vs. iyice arap saçına döndü ortalık.
Anlıyorum seni. Sende olmasan hiç ayakta duramayacağım zaten.
Bana gerek kalmadı diye seviniyordum. Lakin bu durum çokta hoş olmadı. Neyse başa gelen çekilir.
Öyle. Bugün sana bi hikaye anlatmak istiyorum. Biraz kafanı şişireceğim gibi. Katlanabilecek misin?
Dene bakalım. Çokta yabancı olacağımı sanmıyorum hikayelerine...
Hadi bakalım.
Günlerden birinde, diyarlardan birinde bir adam varmış. Kendisini bir kaleye hapsetmiş. Yaptığı her şeyi bu kale içinden yönetirmiş. Bir derebeyi gibi anlayacağın. Bu adam ne duygu bilirmiş ne bişi. Günlük yaşayan sadece çalışan, ara ara bir kaç zevkine vakit ayıran düz bir adammış. Mazisindekiler onu bu kaleye çekilmeye itmiş. Ara ara kalenin kapısına kadar gelse de ne kimseyi içeri almış ne kendisi dışarı adım atmış.
Bir gün bir haber gelmiş kendisine. Mektup tanıdık el yazısından. Önce tereddüt etmiş. Lakin sonradan belli olmuş kimden geldiği. Eski bir tanıdık. Uzun zamandır ne gördüğü ne duyduğu birinden. Önce şaşırmış sonra altında anlam aramış. Bizim bu adam her şeye bir anlam yükleyip neden aradığı için çok takılmış ama en sonunda cevapsız kalınca sorular mektuba cevap vermiş. "Maalesef aradıklarınız elimizde yok hanımefendi. Yardımcı olabilmeyi çok isterdim." Ne kadar tanıdık olsa da araya giren zaman fazla bir resmiyet bindirmiş olaya. Ama bizim bey dayanamamış yazmış hanıma bir mektup daha. "Aradığınız şeyi bulabildiniz mi bana da lazım." diye. Hanım cevap vermemiş. Bey bozulmuş. Bir süre sonra mektup gelmiş. "Kusura bakmayın beyim. Geç yazabildim size. Maalesef bizde de yoktu. Saygılar." Bey dayanamamış bir mektup daha atmış. Sonra cevap, sonra bi mektup daha derken baya baya konuşmaya başlamışlar. Samimiyet artmış, resmiyet azalmış ama hep bir mesafe baki kalmış.
Gel zaman git zaman. Mektupların arası açılmış ve kesilmiş. Ta ki beyin hanımın yardımına ihtiyacı olana kadar. Yazmış hanıma "Yardımınız lazım. Kaleme gelebilir misiniz?" diye. Hanım tereddüt etmiş ama kabul etmiş daveti. Kalenin dış kısmında buluşmuşlar. Hanıma derdini anlatmış, hanım derman olmuş.
Gel zaman git zaman yine konuşmamışlar bu arada. Bir süre sonra bey yine yazmış hanıma. "Yardımınız lazım hanımım. Kaleme gelebilir misiniz? Bir süre misafir edelim sizi." Hanım çekinmiş ama kabul etmiş. Beyin dış kalesinde konaklamış bir kaç gün. İşleri halledilmiş. Lakin bey hanıma, hanım beye bir şeyler hissetmiş. Bey kesinlikle reddetmiş. Olamaz demiş ve hanıma "Söz veriniz bu münasebet burada bitecektir." Hanım üzülmüş ama el mahkum kabul etmiş. Dönmüş kendi topraklarına. Bey kalesine çekilmiş ama huzursuz. Aklı hep hanımda. Mektuplar yazıyor. Ulağa vermeden şöminede yakıyor. En son kızmış kendine ve almış kalemi yazmış mektubu yollamış acele.
Hanım cevap vermiş. Başta soğuk ama samimi. Başlamışlar konuşmaya. Üç gün beş gün on gün. Bey vurulmuş hanıma. "Sözlerin bir manası yoktur hanımım. Benim yüreğim adınızla yanar." Hanım mutlu olmuş. Oda ilan etmiş sevgisini. Bey başta tereddütle sonrasında rahatlıkla ilk kez açmış kalesini bu hanıma. Tüm adamlar, muhafızlar şaşkın. Beyin kalesinde bir kadın var.
O günden sonra çok değişmiş bey. Kapkara kale yeşermiş, aydınlanmış. Siyah duvarlarda çiçekler açmış. Kaleye bir kadının elinin değdiği en uzak diyarlardan bile görünür olmuş. Bey mutlu Hanım mutlu. Lakin hanım dönmek zorunda kalmış kendi diyarına. E malum hanım oda, işleri sorumlulukları var. Bey ilk kez kalesinden çıkıp hanımın diyarına gitmiş. Tüm kale ahalisi şokta. Kimse görmemiş beyin kaleden çıktığını.
Aradan aylar geçmiş. Bey, Hanımın yanından dönerken biraz canı sıkkınmış. Kimse anlam verememiş. Daha sonra Hanım mektup yollamış. "Bey! Bir sorun var." Bey anlamamış ne olduğunu çözmeyi denemiş çözememiş. Ama her şey yolunda gidiyor derken bir görmüş ki Hanımın topraklarında hastalık kol geziyor. Herkes huzursuz. Hanım daha huzursuz.
Hanım yazmış bir kez daha "Bey, dert büyüktür. Sizin buraya gelmeniz icap etmez lakin bende gelemem. Bu git gellerin sonu da hayırlı değildir. Sağlıcakla kalınız."
Bey, mektubu okumuş, okumuş, okumuş. Tüm kale bir anda kararmış. Çiçekler solmuş hayvanlar diyarı terk etmiş. Kalede kara bir sis gezer olmuş. Bey koltuğuna çökmüş, ne yer ne içer ne iş yapar olmuş. Adamlar şaşkın. Beyi hiç görmemişler bu vaziyette. Bey kale kapılarını kapatmak istese de ya hanım dönerse diyerek kapatamıyormuş. Bey huzursuz. Hanımın diyarında hep bir sıkıntı. Tam atları hazırlatmış gidecekken Hanımdan bir haber daha "Beyim, gelmeniz icap etmez. Kalenizde kalınız." Bey inmiş attan. Haber yollamış "Belki işe yarar." Hanım şiddetle karşı çıkmış "Bu diyarımın kendi meselesidir. Lütfen gelmeyiniz."
Bey oturmuş kalesinde. Kaledeki sis iyice kalınlaşmış. Kimse nefes dahi alamaz olmuş. Adamlar bağırıyormuş "Beyim kapıları kapatın boğulacağız!" Bey tek kelime etmeden oturmuş tahtında öylece. Belki Hanım dönerde kapıda kalır diye.
Ne hikayeymiş patron. Benim içim daraldı. Sonu mutlu mu bari?
Bilmem daha hikayenin tamamını okumadım. Tamamını okuyunca anlatırım.
Bey gitmek istemekte haklı ama Hanım'a bir şey diyemem ki. Kendi diyarı.
Bey ile hanım birken senin benim diyarım mı var Dog gözünü seveyim!
Doğru diyorsun da sen bile tüm içini açamazken kapalı kapıların varken Hanım'ın olamaz mı?
Bilmiyorum Douglas. Bildiğim tek bir şey var oda Bey'in ya boğulacağı yada kapıları kapatıp, Hanım geldiğinde onu kapı duvar bir manzaranın göreceği.
Sen beyin yerinde olsan ne yapardın.
Bilmem. Muhtemelen boğulurdum.
Belki de hep boğuluyoruzdur patron?
Bu sigarayı bırakmazsak hepten boğulacağız Dog. Bir insan hem kafasında hem dışarıda aynı anda sigara nasıl içebilir?
Onu bana sorma benim için dışarı yok ki. Lakin bu tarz hikayelerin bir mesajı bir ana fikri olur bunun ne?
Bunun mesajı bence ne biliyor musun? Bu bey vakti zamanında kendini o kadar çok kapatmış ki, Hanım'ın diyarında olacakları görmemiş. Görememiş. Sonra da at sürüp dört nala beyaz atlı prensi oynamaya kalkmış. Yerler mi? Olmaz tabii.
Bence Bey'e çok yükleniyorsun. Hanımda bir şeyler yapabilir vaktinde yardım isteyebilirdi.
Sen ister miydin Douglas? Hanım, Bey'e destek olurken, Bey bariz olanı görmemiş anlamamış. Çok pembe bakmış dünyaya. Dünya pembe değil ki Dog. Hanım'da iş işten geçtikten sonra elini kımıldatan Bey'e yar olur mu? Olmaz tabi. Hakkıdır. Bırak boğulsun Bey. Bak nasıl bilendim.
Sakin ol patron. Elbet bulunur bir yol. Önemli olan Bey'in istemesi, çabalaması ve Hanım'ın Bey'den umudunu kesmemesi. Varsa hala sevgi saygı ve umut her şey yoluna girer. Bunları sen söylerdin bana ne zaman rolleri değiştik biz?
Ne bileyim Dog ya. Ben kendimde miyim ki rolümü üstleneyim. Dediğin de laf sanki.
Bunun mesajı bence ne biliyor musun? Bu bey vakti zamanında kendini o kadar çok kapatmış ki, Hanım'ın diyarında olacakları görmemiş. Görememiş. Sonra da at sürüp dört nala beyaz atlı prensi oynamaya kalkmış. Yerler mi? Olmaz tabii.
Bence Bey'e çok yükleniyorsun. Hanımda bir şeyler yapabilir vaktinde yardım isteyebilirdi.
Sen ister miydin Douglas? Hanım, Bey'e destek olurken, Bey bariz olanı görmemiş anlamamış. Çok pembe bakmış dünyaya. Dünya pembe değil ki Dog. Hanım'da iş işten geçtikten sonra elini kımıldatan Bey'e yar olur mu? Olmaz tabi. Hakkıdır. Bırak boğulsun Bey. Bak nasıl bilendim.
Sakin ol patron. Elbet bulunur bir yol. Önemli olan Bey'in istemesi, çabalaması ve Hanım'ın Bey'den umudunu kesmemesi. Varsa hala sevgi saygı ve umut her şey yoluna girer. Bunları sen söylerdin bana ne zaman rolleri değiştik biz?
Ne bileyim Dog ya. Ben kendimde miyim ki rolümü üstleneyim. Dediğin de laf sanki.
Yorumlar
Yorum Gönder