Kitaptan Ön Okuma - James Icewood
James üzerinde tüm yolun tozunu taşıyan bir parça kıyafeti ile konsey salonunda dikiliyordu. Tanrılar, bir insan bu salonu bu kadar mı özlemez! Arkasında ki meşe kapı demir sarmaşıklarda süslenmiş ve güçlendirilmişti. Solundaki renkli camlarda İlk Kadim Kral'ın, Sahip Xador Mixes'i yenişi resmedilmişti. Güneş batarken kızıllaşan ışıkları renkli camların içinden geçerek hikayeye yeniden can katıyor ve tüm salonu boyuyordu. Camın arkasında ki uzun balkonun kenarında güvercinler birbirleri ile cilveleşiyordu. Beş adım ötesinde yıllar önce küfürler savurduğu, planlar yaptığı büyük ahşap masa duruyordu. Her zaman ki gibi masanın üzerinde kağıtlar, okka ve tüy, boş şarap kadehleri dizili bir halde duruyordu. Aradan 18 yıl geçti ama hala her şey bıraktığım gibi. Masanın ardında duvarda mermerden dev üç köşeli yıldız kakılmıştı. Uzun salonun sağ duvarında ise sekiz taş sütun ve ardında Madmar'ın efsanevi savaşlarının gravürleri işli duvarı vardı. Odanın sonunda iki köşede küçük meşe kapılar yer alıyordu. Sağdaki kapı kralın taht odasına soldaki ise sarayın merdivenlerine açılıyordu. Meclis başkanının odası hemen Konsey Salonu'nun altında bulunuyordu ve Başkan salona bu kapıdan geliyordu. Tavanda ise Üç Büyük Tanrı'nın konseyi gözeten resmı vardı. Konsey kararını alırken tanrıların onları gözettiğini unutmasın diye Kral Richard tarafından yaptırılmıştı.
James yeniden bu resimlere bakarak sessizce bir dua fısıldadı. Daha duası bitmeden sağdaki meşe kapı aniden açıldı ve içeri mor uzun elbisesinin içinde ince uzun bir adam girdi. Kısa saçları beyazlamış, yüzünü ince gri bir sakal kaplamıştı. Ellerini sevinçle James'i kucaklamak istercesine açarak haykırdı " James! Eski dostum! Evine hoş geldin!" adam uzun adımlarla James'e doğru yürüdü. James ise soğuk ve düz bir sesle karşılık verdi "Dost olduğumuzu hatırlaman ne kadar da güzel Chris. Ayrıca bu lanetli şehir hiçbir zaman evim olmadı."
Chris şaşırmıştı ve coşkusunu kaybederek ahşap masanın yanında durdu. Aldığı tepkiye bozulmuştu. "Mazi mazide kalsın da artık önümüze bakalım. Hem o eski olay yüzünden hala bana kızgın değilsindir herhalde" James sinirli ve tehditkar bir tavırla Chris'e doğru yürümeye başladı sesi gök gürültüsü kadar yüksekti "Eski olay mı? Tahta bir haini geçirdin ve beni vatan haini ilan edip peşimden muhafızları gönderdin! Kelleme ödül koydun ve beni bok çukurlarında saklanmak zorunda bıraktın!" Chris bu sözler üzerine geriye doğru bir adım atarak alaycı bir tavra büründü "Yıllar ve bok çukurları sana baya iyi bakmış James, hala ilk günkü gibi güçlü görünüyorsun. Yıllar içinde renkler beni terk etmiş gibi görünüyor ama sen hala aynısın"
James öfkeden kıpkırmızı kesilmişti "Benimle dalga geçme Chris! Kahrolası bir meclisin başına geçmek için hainlerle işbirliği yaptın ve bana tuzak kurdun! Kralımıza kurulan tuzağı görmezden geldin ve ölmesine izin verdin. Madem bokun bana iyi geldiğine inanıyorsun, yanlış hatırlamıyorsam Madmar'ın lağımları ağzına kadar bok doluydu arada bir ziyaret etmelisin. Şimdi kafanı bok çukurlarına daldırıp orada boğulmadan önce bana burada ne aradığımı söyleyecek misin?"
Chris, James'in sözlerini dinledikten sonra konsey masasının başında yer alan Başkan koltuğuna oturdu ve James'e oturmasını işaret etti. "Belki de Eski Savaş Lordu Yenilmez James Icewood eski koltuğunu özlemiştir ha?" James somurtkan bir ifadeyle sandalyeyi çekti ve oturdu. "Bu koltuk bana ölüm, kan ve ihanetten fazlasını vermedi" dedi.
Chris iğnelemeyi duymazdan geldi ve düz bir sesle konuşmaya devam etti. "Sen gittikten sonra Kuzey Krallığı ile yaptığımız barış Kral Tarrence'ın ölmesi ile sekteye uğradı. Yaklaşan kış ve Kuzey'de kurak geçen bahar ayları kuzeyli kabileleri güneye çekiyor. Boşalan ambarlarını doldurmak için ticaret gemilerimize ve köylerimize saldırıyorlar." Chris'in sesi iyice kısıldı ve masaya eğilerek James'e fısıldamaya başladı "Kral Tarrence öldükten sonra tahta geçen Prens Hadrian kibri yüzünden orduların başında kendisinin yer alıp tüm Kuzey'i feth etmek istiyor. O kibirli güç düşkünü piç yüzünden tüm krallığı kaybetmenin eşiğindeyiz! Kuzey'in Lord Kumandanı hala Reis Fjall. Onun taktiklerini çok iyi biliyorsun. Tüm Madmar'da onu tek mağlup edebilen sendin. Ölüm Kayası önlerinde tüm ordularını dağıtışını unutmadı ve yine ordularını toplayıp güneye geliyor James! Fjall Madmar'a yürümeyi düşünüyor. Eğer biri Hadrian'ı durdurmazsa iki aydan fazla dayanamayız." Chris sinirle ayağa kalktı ve sesi yükseldi "Barbarlar şimdiden AyKalkan'ın ortalarına kadar indiler. Küçük gruplar halinde yağmalara devam ediyorlar. Sen ve adamların tüm krallıkta onlara ilk başkaldıran ve küçük grupları ormanın içinde avlayabilen tek grup. Amacını biliyorum James, Mortem aşkına kellelerini istemeni anlıyorum ama küçücük köylü grubu ile daha ne kadar savaşabilirsin?"
James, eski dostunu ve nutuğunu sabırla dinledikten sonra kısa bir sessizlik oldu "Ne istediğini biliyorum. Ama hayır. O küçük köylü grubu senin en iyi bin adamından daha sadık ve şerefli. Tam on sekiz yıl geçti ve burası hala aynı kokuşmuşluk içinde. Dört aydır ormanlardayım. Savaşıyorum ve düşmanımı senden daha iyi tanıyacak kadar uzun zamandır savaşıyorum. Söylentileri bende duydum ama ilgilenmiyorum. Ben sadece intikam istiyorum ve bu arzumu bana karşı kullanmana izin vermeyeceğim Chris. Bu şehirde benle ilgili hiçbir şey yok. Kellemi almak isteyen bir muhafızla karşılaşmadan bu şehri terk etmek istiyorum. Tabi önce sen almazsan"
Chris James'i duymazdan geldi. "Kaç küçük kabileyi katlettin James? Karını o köyde beceren kaç tane kuzeylinin boğazını kestin?" James bir anda masadan kalktı ve Chris'in üzerine yürüdü. "Onun hakkında konuşmaya hakkın yok!" Chris hızlı adımlarla geriye çekildi ve konuşmaya devam etti "Söyle bana James o elinde ki köylülerle karını beceren, ona bir fahişe gibi binen ve işleri bitince boğazını kesen kuzeylileri daha ne kadar katledebilirsin? İntikam mı istiyorsun gel ve al. Orduların başına geç ve savaş! O boğazını kestiğin adamlara kim emir verdi sanıyorsun? FJALL! Git kellesini al! Onu yenmek için senin orduya, benim ise orduyu yönetecek bir adama ihtiyacım var!"
James koşar adımlarla Chris'in üzerine atladı ikisi birden yere yığıldı ve yüzüne bir yumruk attı. Chris'in patlayan dudağından kan akmaya başladı. "Çeneni kapat Farlock! Çeneni kırmadan önce kapat!" James ayağa kalktı ve salonun büyük kapılarına doğru yürümeye başladı. Chris ayağa kalktı ve James'in arkasından seslendi. "Seni krala satmadım James. Seni şehirden çıkarttım. Kaybettiğin bir savaşta sana çıkış yolu sağladım. Duyuyor musun beni Icewood senin o boklu kıçını ben kurtardım! Bana borçlusun! Yıllarca seni takip ettim James o çamur deryası köyde seni hep kolladım. Defalarca kapından muhafızları döndürdüm! Şimdide sana intikam şansı veriyorum. Ya kılıcınla kurtardığın ve koruduğun krallığın, karına tecavüz edenlerce yıkılmasını izle ya da hem karının hem kendi şerefini krallıkla beraber kurtar! Seçim senin. Kararını akşama kadar bildir çünkü seni daha fazla korumayacağım. Ya savaş ya da öl James Icewood! Ya savaş yada öl!"
James ellerini meşe kapıların üzerine koydu ve omzunun üzerinden arkasında eliyle dudağında ki kanı temizleyen Chris'e baktı kısık bir ses tonuyla "Madem beni hep korudun ve kolladın o halde neden ölmesine izin verdin?" Chris dudağındaki kanı cüppesinin koluna sildi ve öfkeyle James'e baktı "Korumadım mı sanıyorsun? Diyarın öteki ucuna kadar kolum yettiğince korudum. Onu koruması için dört adamım vardı. Seni ve karını korumaları için. Kanlarının son damlasına kadar korudular. Ölene kadar savaştılar ve karını korumak için öldüler." James'in yüzü yumuşadı ve kapıyı iterek salondan çıktı.
Yorumlar
Yorum Gönder