Körlerin Gözünden Görünenlerin, Dilsizlerin Sözleriyle, Duymayanlara Söylenen Şarkılar (İkiz Kuleler)
Ellerim kandan yapış yapış...
Gözlerim dumandan yanıyor.. Açamıyorum..
Ateş yüzümü yalıyor. Isısı cildimi yakıyor. Aldığım her nefes ciğerlerimi bir bıçakmışçasına kesiyor.
Kulaklarımda tiz bir çığlık yankılanıyor. Kafamın içinden gelen o derin çığlık, kafatasımdan çıkmak istermişçesine kafamın her bir köşesini tırmalıyor. Yavaşça sürünüyorum yerde. Beton, cehennemden çıkmışçasına sıcak. Bir tencerenin içerisindeyim sanki. Ocağı sonuna kadar açmışlar. Pişiriliyorum..
Etraf karanlık yada kalın duman örtüsü ışığa geçit vermiyor. Duman o kadar yoğun ki, elime bir bıçak alsam kesebilirim. El yordamıyla hareket ediyorum. Yerler sıcak ve keskin cam parçalarıyla dolu. Hiç ses yok, kafamdaki tiz çığlıktan başka.
Yüzüme hafif bir meltem esiyor. Bu sıcakta kutuptan esen bir rüzgar bile ancak meltem etkisi yaratabilirdi gerçi. Meltemin geldiği yöne doğru sürünüyorum. Elimle açtığım yolda kırık cam beton parçaları cildimi delip etime saplanıyor. Yerde sürünmeye devam ediyorum. Etime batan camlara ve betona aldırış etmeden.. Aldığım her nefesin ciğerimi haşlamasına aldırış etmeden, kafamın içindeki çığlığa aldırış etmeden sadece, sadece yüzüme ara ara vuran hafif melteme doğru sürünüyorum. Kollarım beni taşıyamayacak kadar güçsüz olduğunda her yanı kırık camlarla dolu olan dizlerimden güç alarak sürünüyorum. Burnuma yanık et kokusu geliyor. Yanık et, burnumdan doğru içime doluyor. Bu ben miyim? Yoksa başkaları da var mı?
Sürünmeye devam ederken bir çığlık duyuyorum bu sefer ki başka! Kafamın içinden değil dışarıdan geliyor. Bir adamın böğürtüsü, acı dolu iniltisi! Zorla ayağa kalkıyorum. Sırtımı cehennemin duvarına dayamış kara duman içerisinde bir şey görmenin umuduyla açıyorum gözlerimi. Dumandan yanan gözlerimden yaşlar akıyor. Duvara sürünerek hareket ediyorum. Bağırmaya çalışıyorum "Nerdesin?" diye ama ya sesim çıkmıyor yada artık ben bir şey duyamıyorum. Duvara sürünerek attığım birkaç zoraki adımdan sonra bir eşiğe geliyorum. Bir kapı eşiği. Ben daha eğilmeden çatırdayarak açılıyor kapı ve önüme bir alev topu düşüyor! Hızla geriye atlıyorum. Sıcak betonun üzerine sırt üstü düşüyorum. Ayaklarımın hemen bir adım önünde yanan alev topuna bakıyorum. Bu bir insan! Delirmedim! Bağıran oydu! Korku dolu gözlerle bakıyorum. Sürünmeye devam ediyorum. Meltem artık esmiyor. Ama sürünmeye devam ediyorum. Artık ne bacaklarımda nede kollarımda güç kalmadı. Yavaşça sıcak betona uzanıyorum. Ciğerlerim kara duman ile dolu. Sıcak yüzünden su topladılar. Gözlerim dumandan artık hiçbir şey göremiyor. Zorla bir kulaç daha ilerliyorum. Serin bir meltem hafifçe dalgalandırıyor saçlarımı. Meltemin her bir dokunuşu ile kafamın içindeki çığlığın yerini bir kadının kahkahası alıyor. Bu acıtmıyor.
O sesi bir kez daha duyabilmek için meltemin geldiği yöne doğru atılıyorum. Güç kalmayan kollarım beni melteme doğru çekiyor. Her adımda daha çok duyuyorum o sesi. Sürünmeye devam ediyorum. Ellerim acıyorlar. Ama umursamadan sürünmeye devam ediyorum. Kimsin sen? Her adımda daha çok yaklaşıyorum o sese. Yerdeki cam kırıklarının sayısı artıyor. Kandan yapış yapış olan ellerime yapışıyorlar. Dizlerime saplanan camlar bacaklarımı kan içinde bırakıyor. Sürünürken ardım da kandan bir iz bırakıyorum. Duman artık o kadar yoğun değil. Sürünmeye devam ediyorum. Duman artık ışığın içerisinden geçmesine izin veriyor. Meltem artık yerini rüzgara bırakmış saçlarımı dalgalandırıyor.
Sonsuz gökyüzü gözlerimi kamaştırıyor. Kurtuldum! Sürünmeye ve gökyüzüne doğru gitmeye devam ediyorum. Betonun sonuna kadar geldim. Nefes alabiliyorum. Temiz havayı içime çektim ve gözlerimi kırpıştırdım. Sonsuz gökyüzü önümde alabildiğince uzanıyordu. Karşımda alabildiğince yanan bir kule vardı. Şaşkınca karşıya baktım. Bir sigara misali yanan binadan insanlar aşağı atlıyordu. Cehennemin ortasındayım Aşağı baktım. Onlarca itfaiye ve polis binaları çevrelemişti. Kulelerin etrafında helikopterler uçuyordu. Muhtemelen 60. kattaydım. Ben etrafıma bakınırken muazzam bir gürültü duyuldu. Kafamın içerinde ki çığlığı bastıran ses karşıdan geliyordu. Kule'nin çatısı çöktü ve her çöken kat beraberinde birini daha çökertmeye başladı. Saniyeler içerisinde kule büyük bir toz yığınına dönüştü. Her an bu da çökebilir. Aşağı atlamamın bir anlamı yoktu. Zoraki ayağa kalktım.
Her gün defalarca çıktığım kuleydi burası. Hızlı hareket etmeliydim ama başım çatlayacak gibiydi. Şu anda nerdeyim? Düşünecek zaman yoktu. Hızla dumanın içine daldım. Bir kapıdan geçtim. Kandan yapış yapış olmuş ellerim ve ayaklarım birbirine dolansada hızlı hareket ediyordum. Önce bir kapı sonra bir kapı daha geçtim. Etrafımı doğru düzgün göremiyordum. Sıcak ciğerlerimi haşlıyordu. Kafamın içerisinde çığlık yerini bana bağıran bir sese bırakmıştı KOŞ!
Hızlı adımlarla merdivenlere ulaştım. Merdivenler moloz ve ceset doluydu. Üzerlerinden atlayarak inmeye devam ettim. Bir kat daha sonra bir tane daha. Duman azalıyordu. Artık daha rahat nefes alabiliyordum. İçimde ki sesi artık daha rahat duyuyordum. Bana hala bağırıyordu. KOŞ!
Koşuyorum! Basamakları bir bir iniyorum. Yorgun bedenim duvarlardan güç alıyordu. Artık önümü rahat görebiliyordum. Kurtuldum! Son basamaktaki moloz parçasına bastığımda taş ayağımın altından kaydı ve birlikte yere düştük. Düşmenin etkisiyle sol bacağımdan korkunç bir acı ve çatırdı duydum.Yerde kıvranıyordum. HAYIR! Şimdi değil! Bu kadar yaklaşmışken değil! Acı tüm bedenimde yayıldı. Bedenim titriyordu. Her yerim kan ve pislik içindeydi.
Büyük bir gürültü duyuldu. Yer daha çok sarsılmaya başladı. O kadar çok sarsılıyor ve kükrüyordu ki başka hiçbir şey duyulmuyordu. Kule resmen acı içinde inliyordu. Kule Ölüyordu! Benimle birlikte ölüyordu.
Son kez kafamın içinde o ses yankılandı. Seni seviyorum! Ama artık çok geçti. Kükreme nerdeyse kafamın içindeydi. Eğrilen demirlerin çığlığı ve kırılan betonun çatırtısı her yerdeydi. Tıpkı birazdan bedenimin de her yere saçılacağı gibi.
Son kez nefes aldım ve son sözlerimi fısıldadım Bende seni seviyorum. Özür dilerim. Yeterince hızlı koşamadığım için...
Gözlerim dumandan yanıyor.. Açamıyorum..
Ateş yüzümü yalıyor. Isısı cildimi yakıyor. Aldığım her nefes ciğerlerimi bir bıçakmışçasına kesiyor.
Kulaklarımda tiz bir çığlık yankılanıyor. Kafamın içinden gelen o derin çığlık, kafatasımdan çıkmak istermişçesine kafamın her bir köşesini tırmalıyor. Yavaşça sürünüyorum yerde. Beton, cehennemden çıkmışçasına sıcak. Bir tencerenin içerisindeyim sanki. Ocağı sonuna kadar açmışlar. Pişiriliyorum..
Etraf karanlık yada kalın duman örtüsü ışığa geçit vermiyor. Duman o kadar yoğun ki, elime bir bıçak alsam kesebilirim. El yordamıyla hareket ediyorum. Yerler sıcak ve keskin cam parçalarıyla dolu. Hiç ses yok, kafamdaki tiz çığlıktan başka.
Yüzüme hafif bir meltem esiyor. Bu sıcakta kutuptan esen bir rüzgar bile ancak meltem etkisi yaratabilirdi gerçi. Meltemin geldiği yöne doğru sürünüyorum. Elimle açtığım yolda kırık cam beton parçaları cildimi delip etime saplanıyor. Yerde sürünmeye devam ediyorum. Etime batan camlara ve betona aldırış etmeden.. Aldığım her nefesin ciğerimi haşlamasına aldırış etmeden, kafamın içindeki çığlığa aldırış etmeden sadece, sadece yüzüme ara ara vuran hafif melteme doğru sürünüyorum. Kollarım beni taşıyamayacak kadar güçsüz olduğunda her yanı kırık camlarla dolu olan dizlerimden güç alarak sürünüyorum. Burnuma yanık et kokusu geliyor. Yanık et, burnumdan doğru içime doluyor. Bu ben miyim? Yoksa başkaları da var mı?
Sürünmeye devam ederken bir çığlık duyuyorum bu sefer ki başka! Kafamın içinden değil dışarıdan geliyor. Bir adamın böğürtüsü, acı dolu iniltisi! Zorla ayağa kalkıyorum. Sırtımı cehennemin duvarına dayamış kara duman içerisinde bir şey görmenin umuduyla açıyorum gözlerimi. Dumandan yanan gözlerimden yaşlar akıyor. Duvara sürünerek hareket ediyorum. Bağırmaya çalışıyorum "Nerdesin?" diye ama ya sesim çıkmıyor yada artık ben bir şey duyamıyorum. Duvara sürünerek attığım birkaç zoraki adımdan sonra bir eşiğe geliyorum. Bir kapı eşiği. Ben daha eğilmeden çatırdayarak açılıyor kapı ve önüme bir alev topu düşüyor! Hızla geriye atlıyorum. Sıcak betonun üzerine sırt üstü düşüyorum. Ayaklarımın hemen bir adım önünde yanan alev topuna bakıyorum. Bu bir insan! Delirmedim! Bağıran oydu! Korku dolu gözlerle bakıyorum. Sürünmeye devam ediyorum. Meltem artık esmiyor. Ama sürünmeye devam ediyorum. Artık ne bacaklarımda nede kollarımda güç kalmadı. Yavaşça sıcak betona uzanıyorum. Ciğerlerim kara duman ile dolu. Sıcak yüzünden su topladılar. Gözlerim dumandan artık hiçbir şey göremiyor. Zorla bir kulaç daha ilerliyorum. Serin bir meltem hafifçe dalgalandırıyor saçlarımı. Meltemin her bir dokunuşu ile kafamın içindeki çığlığın yerini bir kadının kahkahası alıyor. Bu acıtmıyor.
O sesi bir kez daha duyabilmek için meltemin geldiği yöne doğru atılıyorum. Güç kalmayan kollarım beni melteme doğru çekiyor. Her adımda daha çok duyuyorum o sesi. Sürünmeye devam ediyorum. Ellerim acıyorlar. Ama umursamadan sürünmeye devam ediyorum. Kimsin sen? Her adımda daha çok yaklaşıyorum o sese. Yerdeki cam kırıklarının sayısı artıyor. Kandan yapış yapış olan ellerime yapışıyorlar. Dizlerime saplanan camlar bacaklarımı kan içinde bırakıyor. Sürünürken ardım da kandan bir iz bırakıyorum. Duman artık o kadar yoğun değil. Sürünmeye devam ediyorum. Duman artık ışığın içerisinden geçmesine izin veriyor. Meltem artık yerini rüzgara bırakmış saçlarımı dalgalandırıyor.
Sonsuz gökyüzü gözlerimi kamaştırıyor. Kurtuldum! Sürünmeye ve gökyüzüne doğru gitmeye devam ediyorum. Betonun sonuna kadar geldim. Nefes alabiliyorum. Temiz havayı içime çektim ve gözlerimi kırpıştırdım. Sonsuz gökyüzü önümde alabildiğince uzanıyordu. Karşımda alabildiğince yanan bir kule vardı. Şaşkınca karşıya baktım. Bir sigara misali yanan binadan insanlar aşağı atlıyordu. Cehennemin ortasındayım Aşağı baktım. Onlarca itfaiye ve polis binaları çevrelemişti. Kulelerin etrafında helikopterler uçuyordu. Muhtemelen 60. kattaydım. Ben etrafıma bakınırken muazzam bir gürültü duyuldu. Kafamın içerinde ki çığlığı bastıran ses karşıdan geliyordu. Kule'nin çatısı çöktü ve her çöken kat beraberinde birini daha çökertmeye başladı. Saniyeler içerisinde kule büyük bir toz yığınına dönüştü. Her an bu da çökebilir. Aşağı atlamamın bir anlamı yoktu. Zoraki ayağa kalktım.
Her gün defalarca çıktığım kuleydi burası. Hızlı hareket etmeliydim ama başım çatlayacak gibiydi. Şu anda nerdeyim? Düşünecek zaman yoktu. Hızla dumanın içine daldım. Bir kapıdan geçtim. Kandan yapış yapış olmuş ellerim ve ayaklarım birbirine dolansada hızlı hareket ediyordum. Önce bir kapı sonra bir kapı daha geçtim. Etrafımı doğru düzgün göremiyordum. Sıcak ciğerlerimi haşlıyordu. Kafamın içerisinde çığlık yerini bana bağıran bir sese bırakmıştı KOŞ!
Hızlı adımlarla merdivenlere ulaştım. Merdivenler moloz ve ceset doluydu. Üzerlerinden atlayarak inmeye devam ettim. Bir kat daha sonra bir tane daha. Duman azalıyordu. Artık daha rahat nefes alabiliyordum. İçimde ki sesi artık daha rahat duyuyordum. Bana hala bağırıyordu. KOŞ!
Koşuyorum! Basamakları bir bir iniyorum. Yorgun bedenim duvarlardan güç alıyordu. Artık önümü rahat görebiliyordum. Kurtuldum! Son basamaktaki moloz parçasına bastığımda taş ayağımın altından kaydı ve birlikte yere düştük. Düşmenin etkisiyle sol bacağımdan korkunç bir acı ve çatırdı duydum.Yerde kıvranıyordum. HAYIR! Şimdi değil! Bu kadar yaklaşmışken değil! Acı tüm bedenimde yayıldı. Bedenim titriyordu. Her yerim kan ve pislik içindeydi.
Büyük bir gürültü duyuldu. Yer daha çok sarsılmaya başladı. O kadar çok sarsılıyor ve kükrüyordu ki başka hiçbir şey duyulmuyordu. Kule resmen acı içinde inliyordu. Kule Ölüyordu! Benimle birlikte ölüyordu.
Son kez kafamın içinde o ses yankılandı. Seni seviyorum! Ama artık çok geçti. Kükreme nerdeyse kafamın içindeydi. Eğrilen demirlerin çığlığı ve kırılan betonun çatırtısı her yerdeydi. Tıpkı birazdan bedenimin de her yere saçılacağı gibi.
Son kez nefes aldım ve son sözlerimi fısıldadım Bende seni seviyorum. Özür dilerim. Yeterince hızlı koşamadığım için...
Yorumlar
Yorum Gönder