Dog'la Konuşmalar (Bölüm 11)

(Yine siyah fon ve duvarların gözükmediği, siyah iki tane yumuşak deri koltuğun karşılıklı konulduğu bir alanda ortada tek bir sehpa bulunmakta.)

Merhaba dostum.

Hayırdır patron, epeydir görüşmemiştik. Çağırmana şaşırdım.

Çağırmamın sebebi kısa süre önce yaşadığım bir üzüntünün daha somut halini görmemden ötürü birileriyle konuşma ihtiyacı Dog. Konuşmam lazım.

Çok derbeder görünüyorsun. Halbuki gün içinde iyi gibiydin. Sırt ağrın hariç.

Sırt ağrısı vantilatördendi. Konumuzla alakası yok. Gün içinde iyi olmam ruh halimin iyi olduğu anlamına gelmez. Bunu senin benden daha iyi bilmen lazım.

Peki o zaman, anlat bakalım neymiş sei bu denli üzen?

Çok kısa zaman içinde çok değer verdiğim birisi, çok değer verdiği birini kaybetti. Ard arda böyle kayıplara tanıklık etmek bile insanı yeterince sarsarken, bunun yazılı ifadesini görmüş bulundum. Bu yazıyı üstelik alelade bir facebook yazısı olarak görsem bu kadar etkilemezdi belki ama okurken, yazanın sesinden okudum resmen. Kafamda o okuyordu. Yüzü gözümün önündeydi. Bazı bahsettiği an'lara da birebir şahit olduğum için onlar da gözümün önüne geldi ve tam bir duygu seline kapıldım.

Neyden bahsettiğini daha açık ifade edersen daha iyi anlayacağımı düşünüyorum.

Yakın bir dostum kısa zaman içerisinde babasını kaybetti. Daha evvel başka bir yakınım ise annesini kaybetmişti. Annesini kaybederken bir parça ihtimalden haberdardık, maalesef ağır bir hastalığı vardı. Lakin o zaman arkadaşımın omzumda ağlarken söylediği bir cümle ile kendimi tamamen kaybetmişken, bu sefer bir mektupvari blog yazısı ile benzer duyguları yaşadım. Babasının ona hitap edişi, konuşmaları sesi, gülüşü... Babası ile daha evvelden birebir de tanışmış, evlerinde misafir olmuştum. Sahiden çok güzel kalbi olan tertemiz bir adamdı. Gülüşü şefkat dolu, sesi tam bir babaydı. Oğluna verdiği değer bakışından ondan bahsinden belliydi. Bana da sanki oğluymuşum gibi sıcak, ama yeni tanışıklığımızdan ötürü saygıyla yaklaşmıştı. Bu çok nadir gördüğüm bir dengedir Dog. Bu kadar yüce gönüllü bir yaklaşımı her gün göremezsin. Her gün oğlunu görüntülü arardı. Yanında olduğum zamanlarda selamlaşırdık. Mesafeli ama içten bir şekilde. O zamanlar arkadaşıma olan hitaplarını hatırlayarak o sesi kulağımda yankılanarak okudum yazıyı. Arkadaşımın sesini duyarak, sadece bir kez gördüğüm göz yaşlarını görerek okudum. İkimizde birbirimizin göz yaşlarını yalnızca bir kez gördük Dog. Ve o gün yanında olmayı o kadar istedim ki ama olamadım. Neden deme. Zaman, bütçe, mesafe... Bahane çok ama aslında hiç yok. Aradım konuştuk. Her zaman ki gibi ketumdu telefonda. Mevzu iş veya muhabbet olunca ketumluğu gitse de duygular olunca hep ketum bulmuşumdur onu. Lakin ben tutuldum. Ne diyeceğimi şaşırdım. Afalladım. Ama o zaman anlayamamışım bende de oluşan hüznü. Ancak mektubu okuyunca anladım o yüce insanın göçünü. Tanımaya fırsatım olmayan o adamı biraz daha tanıdığımı hissettim. Dostumun acısını tam hissedemedim belki. Belki de çok uzun zaman hissedemeyeceğim bilemiyorum ama içimde acı hissettim. Hüznü hissettim. Çaresizliği ve özlemi. Sonra da, daha evvel annesini kaybeden arkadaşımın acısının üzerine kendi anneme karşı duyduğum ekstra şefkati babama karşı duydum. Bu çok acı değil mi Dog?! Başkasının acısına tanık olduktan, kaybını gördükten sonra değerini anlamak elindekilerin. Çok acı... Çok kötü... Lakin hissediyorsun. Kendime acımak ile dostumun acısını paylaşmak arasındayım. Ona yazmak yanında olmak sarılmak istiyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorum. Bunun sebebi mesafeler değil. Yanında olsam da nasıl yapacağımı bilmiyorum. Yıllar sonra ilk kez onun omzunda ağladım ben. Arkadaşımın annesinin cenazesinde. Bu resmen başka bir bağ oldu sanırım benden ona doğru. Bilmiyorum Dog nasıl anlatayım hissimi ne diyeyim ne yapayım. Anca sana diyorum. Senden destek ve yol yordam istiyorum.

Patron... Seninle çok fazla diyaloğumuz oldu. Gerek burada gerek farklı mecralarda veya zamanlarda ama bu kadar duygu yüklüsünü anımsamakta güçlük çekiyorum. Sanırım olmadı da. Lakin bu konuda ben de ne diyeceğimi bilemiyorum... Bahsettiğin acılar benim hiç bir zaman tadamayacağım acılar. Görebileceğim ama anlayamayacağım. Duyabileceğim ama asla işitemeyeceğim. Yaşadığın ikilemi anlıyorum ama. Ne kadar duygusal anlamda kendini kapalı tutsan da ister istemez empati kuruyorsun. Bu sende her daim vardı. Yine yapıyorsun ve yapacaksın. Dostlarını, arkadaşlarını anlamak için onlarla olmak için. Şu anda da dostunu bu şekilde anlıyorsun. Elinden geldiğince. Ve bana kalırsa yapman gereken onunla konuşmak. Her daim bir şekilde. O izin verdiğince. Lakin vazgeçmeden. Havadan sudan, dertten tasadan, ölümden, hayattan. Her şeyden. O ne isterse. Ancak öyle destek olabilirsin belki. Yani en azından benim diyebileceğim bu kadar... Sen ne kadar çaresizsen ben de o kadar çaresizim.
Bilemiyorum Douglas... Bu acıların tarifi yok ki anlayalım. Ben de çaresizim. Dostlarıma ve aileme yardımcı olabilmektir hep gayem. Sık sık söylerim ama bunun karşısında kimsenin bir hükmü yok ki benim olsun. Dediğini yapacağım. Bu güzel adamın kaybını gideremem, yokluğuna derman olamam lakin en azından deneyebilirim sanırım. Senin de dediğin gibi her daim elimden geldiğince destek olarak. Başka bir dostuma da destek olmak için uğraşmış lakin havanda su dövmüş bir desteğim olamamıştı. Belki bu sefer bi parça da olsa destek olabilirim. Yaraya çare olamasam da merhem olmaya çalışabilirim. Dinlediğin için teşekkür ederim dostum. Bu önemli sohbetimizi bitirmek durumundayım çünkü çok yorgunum. Kalbim yorgun. Sadece empati ile hissettiğim bu acıyı elbet bir gün her evlat gibi bende tadacağım. O zaman nasıl baş edeceğim bilmiyorum. Edebileceğime dair inancım da pek yok zaten.

Bu güzel yürekli insanı bir kez daha analım ve toprağının bol, mekanının cennet olmasını temenni edelim.

Haklısın Dog. Toprağın bol olsun yüce yürekli insan. Seni çok tanıyamadım ama gördüğüm kadarıyla yüce yürekli iyi bir insandın. Mekanın cennet olsun Serhat Amca.









Yorumlar

Popüler Yayınlar