Körlerin Gözünden Görünenlerin, Dilsizlerin Sözleriyle, Duymayanlara Söylenen Şarkılar (Soma)

Karanlık... Nefes aldıkça ciğerlerim yırtılıyor gibi. Her nefes verişimde yeniden birleşiyor ve az önce ki acı korkunç bir ateşe dönüşüp içimi kaplıyor. Öksürüyorum. Ağzımda acı bir tat var. Gözlerim ışık arıyor ama ararken gözlerim göz yuvalarında yanıyor.

 Bağırmaya çalışıyorum sesim çıkmıyor boğazım yanıyor.. Ayağa kalkmaya çalışıyorum. Yer cehennem kadar sıcak. Ellerim yanıyor. Allah'ım burası cehennem mi? Yavaşça kalkıyorum. Burası çok alçak. Ayağa kalkamıyorum kambur duruyorum. Elimi alnıma götürüp ışığın üzerinde ki düğmeye basıyorum. Çıt çıt! Yanmıyor! Çıt çıt! Yanmıyor! Allah'ım yardım et! Ellerimle yolumu bulmaya çalışıyorum duvarlar yanıyor. Hızla yürümeye devam ediyorum bir an önce çıkmalıyım buradan. Ayağıma bir şey takılıyor tökezleyip düşüyorum. Ellerimle duvara tutunmaya çalışıyorum taşlar elimi çiziyor ve derimin altından etimi dağlıyor. Ellerimle neye takıldığımı anlamaya çalışıyorum. Yumuşak bir şey ve sert kumaş Aman Allah'ım bu bir insan! Hızla yüzünü arıyorum. Gözleri açık ve tozlu. Nefes almıyor. Bıyıkları kurumla dolmuş. Durup parmaklarımla gözlerini kapatıyorum. La ilahe illallah muhammeden resulullah El yordamıyla kaskını çıkartıp ışığını elime alıyorum Çıt çıt! Işık yanıyor Allah'ım sana şükürler olsun Kendi ışığımı hızla kafamdan çıkartıp onunkini takıyorum. Havada ki duman çok yoğun ışıkla bile en fazla bir metre öteyi görebiliyorum. Yürümeye devam ediyorum. Yerde bir sürü insan var. Allah'ım lütfen yardım et. İleriden belli belirsiz sesler geliyor. Sanırım bir öksürük. Sese doğru yürüyorum. "Orada biri mi var!" Cevap yok sadece bir öksürük. Yürümeye devam ediyorum. Her adımda yüzüme çarpan cehennem ateşine daha çok yaklaşıyorum.Tenim terden yapış yapış. Burası daha da yüksek. Ayağa kalkıp düzgünce ilerliyorum. Dumanın içinde belli belirsiz biri var. Yerde oturuyor ve öksürüyor. Yanına eğiliyorum. "İyi misin?" adam cevap vermeden sadece öksürüp başıyla onaylıyor beni. Kolundan tutup çekmeye çalışıyorum "Hadi kalk. Çıkalım buradan" Adam ayağa kalkmaya çalışıyor. Yüzü tanıdık ama adını hatırlamıyorum. Adam yavaşça ayağa kalkıyor ve koluna girip aksak bir şekilde yürümeye başlıyoruz. İleriden bağırmalar duyuluyor. Onlara doğru gidiyorum. Bir süre sonra dumanın içinde hareket eden adamları görüyorum. Yerde yatan bir adamın üzerinden geçip yanlarına geliyorum. Adam bana sesleniyor "İyi misiniz? Arkada başka biri var mı?" Omzumdaki adamı yere indirip oturmasına yardımcı oluyorum "Sadece biz. Ama madenin aşağısında başkaları olabilir. Burası çok sıcak. Çıkışa gitmeliyiz." Adam bana bakıp "Trafo yanıyor çıkış kapalı içeride kaldık. Al bende bir maske var takın" Elinde ki maskeyi bana uzatıyor. Alıp yerde yatan adama takıyorum "Allah rızası için biraz su verin boğazım çok kötü" Adam tek kelime etmeden dönüyor "Kardeşim suyumuz yok bekliyoruz dışarıda çalışıyorlardır. Yangın sönene kadar buradayız." Yavaşça yürüyorum. Yerde yatanları kenara çekmişlerdi. Hepsini süzüyorum. Gözlerim tanıdık arasa da tanıdık olmaması için Allah'a yalvarıyorum. İleri de yatanlardan biri tanıdık gözüküyor. Aman Allah'ım bu Mustafa! Hızla yanına atlıyorum. Tüm tüylerim diken diken Allah'ım lütfen o olmasın. Yüzünü kendime doğru çevirmem ile içim kasılıyor ve gözlerimden yaşlar boşalıyor. MUSTAFA! Hayır hayır olamaz! "Allah'ım!" diye bağırıyorum. Tüm kaslarım kasılıyor. "Mustafa'm neden?! Abicim yapma bana bunu! Lütfen! Aç gözlerini! Allah'ım yardım et lütfen bağışla onu bana! O daha on sekizinde alma benden onu!" Az önce konuştuğum adam geliyor yanıma "Kim o tanıyor musun?" Bir ileri bir geri sallanıyorum. "Kardeşim! Benim küçük kardeşim! Anama ne derim şimdi ben? Daha maden de başlayalı on beş gün oldu! Allah'ım alma benden onu!" 

Ne kadar oldu bilmiyorum ama artık sadece hıçkırıyorum. Mustafa kucağımda yatıyor. Gözleri kapalı yüzü ise simsiyah. Saçları kurumdan fırça gibi teni ise terden yapış yapış ve siyah. Yavaşça yere yatırıp üzerindeki adamları indiriyorum. Onu uyur pozisyonda yere yatırıp duvara çekiliyorum. Ciğerlerim dumandan iyice yanar halde. Adamlardan biri elinde ki maskeyi bana uzatıyor. "Senin sıran Ahmet. Sırayla takıyoruz." Maskeyi yüzüme geçirmeden önce soruyorum "Kaç saat oldu?" Adam saatine bakıyor. Camı kurumla kaplı ve çatlak. "Saatim bir kaç saat önce durdu. Son baktığımda 6 saat olmuştu."
Şaşkınca bakıyorum "Ben onca saattir baygın mıydım?" Adam başıyla onaylayıp diğerlerinin yanına gidiyor. Maskemi takıp oturuyorum. Saatler dakikaları kovalıyor. Maskeler elden ele geçiyor. Kimi uyuyor ve uyanmıyor kimi öksürüyor kimi fısıldayarak bir şeylerden bahsediyor. Adamlardan biri bir türkü söylemeye başladı. "İndim maden ocaklarına... Baktım işçi kulaklarına... Ocak mıdır zindan mıdır?... Sermayenin kanunu bu mudur?" Herkes bir ağız olup söylemeye başladılar. "Gümbür gümbür maden sesi... Sanki Vietnam cephesi... Patronun pis mikrop sesi... Soma da madendeyiz... Ölümle bir aradayız..."

Muhammed denen adam madenin ötesinden geliyor. Alnındaki teri siliyor ve siyah bir iz kalıyor. Kafasında ki ışık iyice zayıflamış. "Beyler. Kardeşlerim. Neredeyse iki gün oldu. Yangın devam ediyor. Havamız az kaldı. Konuşmayın ve Rabbim'den ümidinizi kesmeyin. İçinizden dua edin." Herkes Muhammed'in dediğini yaptı. Işıklarımızı da söndürdük. Pilleri zayıflamasın diye. Yangın elli metre ötemizde devam ediyordu. Kimse daha fazla yaklaşamıyordu. Burası diğer kısımlardan daha alçak olduğu için duman daha az etkiliyordu bizi ama yine de nefes almak her geçen saat daha da güçleşiyordu.
Artık başımızı dik tutacak gücümüz nefes alacak havamız kalmamıştı. Öksürmeden nefes almak ise mümkün değildi. Allah'ım yardımcı ol kurtar bizi! Yavaşça eğiyorum başımı göz kapaklarım iyice ağırlaşıyor. Uyumamam lazım Ama çok uykum var Uyumamam lazım Gözlerimi açamıyorum Allah'ım güç ver
Dakikalar saat gibi geliyor kimse en ufak kelime etmiyor. Öksürükler bile daha az artık. Muhamamed ölenlerin gözlerini kapatıp dua okuyarak onları kenara itiyor. Gözlerim bile net görmüyor artık. İleride bir adam sallanarak namaz kılıyor. Allah'ım merhamet e... Konuşamıyorum bile. Yavaşça başım omzuma düşüyor. Artık ciğerlerimin acısını, gözlerimde yanan ateşi bile hissedemiyorum. Uyku o kadar tatlı ki...




#Soma

Yorumlar

Popüler Yayınlar